İrşad Sami Yuca’nın Kaleminden... Gazze Oldu Kerbela: Ümmetin Suskunluğu ve İhaneti !

Kerbela, yalnızca Hicri 61 yılının kanlı bir sabahına sıkışmış bir hadise değildir. O, asırlar boyu Müslümanların vicdanının aynasında, zulme karşı kıyamın, adalet uğruna can verişin ve ümmetin sessizliğinin kara lekesi olarak durur. Sonrasında bu kara lekeler çoğaldıkça çoğaldı.

Bugün Gazze, işte o aynanın yeniden kırıldığı yerdir. Bir farkla: Bu kez Yezid’in sarayı tek değil, sayısız başkentte, sayısız makamda kurulmuş; imanın gölgesinde değil, petrol kulelerinin, modern sarayların, “uluslararası diplomasi” masalarının gölgesinde yükselmiştir.

Kerbela’da Hüseyin’in üzerine yürüyen ordu, “ümmetin ordusu” olduğunu iddia ediyordu. Bugün Gazze’yi kuşatan güç, hem Batı’nın silahıyla hem de Müslüman coğrafyanın sessizliğiyle besleniyor. Aradaki tek fark, o gün Fırat’ın suyu kesilmişti, bugün elektrik, ilaç, gıda kesiliyor. O gün bir çadır ateşe veriliyordu, bugün bir şehir ateşin içinde boğuluyor. Ve yine o gün olduğu gibi, kalabalıklar seyrediyor, minberler korkuyla susuyor.

İslam’ın adalet, merhamet ve ümmet bilinci ayetlerde hâlâ duruyor; fakat Müslüman ülkelerin yönetimleri, onları sadece hutbe süsü olarak görüyor. “Ümmet” kelimesi, birkaçının haricinde devlet başkanlarının nutuklarında duygusal bir dekor; diplomasi masalarında ise en ucuz pazarlık malzemesi olmuş durumda. Filistinli bir çocuk, bombaların altında “Lebbeyk ya Hüseyin” dese, cevap yine Kerbela’da olduğu gibi gelmiyor.

Bugün Mekke ve Medine’nin gölgesinde petrol zengini saraylar parıldıyor, minareler yükseliyor; ama minarelerden yükselen ses, Gazze’deki çığlıkları bastıracak kadar güçlü değil. Ümmetin liderleri, birbirleriyle “ekonomik işbirliği” ve “savunma anlaşmaları” imzalarken, Gazze halkı kerpiçten evlerinde kan, toz ve açlıkla sınanıyor. Oysa Kur’an, “Zulme rıza zulümdür” diye hükmünü vermişti; fakat birkaç Müslüman başkentin haricinde diğerleri, zalimin yanında dilsizce durmayı “realpolitik” diye adlandırıyor.

Kerbela’da Hüseyin yalnız bırakıldı; sonrasında çoklar yalnızlığa hep bırakıldı. Bu kara tarihi mirastan dolayı Gazze’de bir halk, 21. yüzyılın gözü önünde yalnız bırakılıyor. O günün Kufe halkı “biz senin yanındayız” diye mektuplar yazmış, sonra kapılarını kapatmıştı. Bugün Müslüman ülkeler, toplantılar yapıyor, kınama bildirileri yayınlıyor; sonra limanlarını, hava sahalarını zalime açık tutabiliyor. Tarih karşısında daha mesuliyeti bu kadar ağır bir tutumu sergilemekten korkmuyorlar.

Gazze oldu Kerbela… Ve biz, bu çağın Kufe halkı olduk. Yezid’ler değişti, saraylar değişti, ama korkaklık hep içimizde ve aynı kaldı. İslam’ın izzeti, ümmetin vicdanı, şehitlerin kanı, hâlâ aynı soruyu soruyor: “Siz kimin yanındasınız?”