Nihat Aydın’ın Kaleminden… Şehirlerin Soğuyan Kalbi: Toplumdan Bireye Dönüşüm

Nihat Aydın’ın Kaleminden… Şehirlerin Soğuyan Kalbi: Toplumdan Bireye Dönüşüm

ABONE OL
10:03 | 05 Eylül 2024 10:03
Nihat Aydın’ın Kaleminden… Şehirlerin Soğuyan Kalbi: Toplumdan Bireye Dönüşüm
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nihat Aydın’ın Kaleminden… Şehirlerin Soğuyan Kalbi: Toplumdan Bireye Dönüşüm
Şehirler gibi insanlar da değişmeye başladı. Bir zamanlar toplumsal bağların güçlü olduğu, komşuluk ilişkilerinin sıcak ve samimi olduğu şehirler, modernleşmenin getirdiği değişimlerle farklı bir boyuta evrildi. Belki de yaşam alışkanlıklarımızı, yaşadığımız şehirler belirlemeye başladı. Toplum psikolojisinin yerini birey psikolojisinin aldığı, şehirlerin sosyal yapılarının değiştiği bir dönemde yaşıyoruz.

Günümüzde şehirler büyüdükçe, insanlar daha küçük evlerde, geniş aile yapılarından ziyade çekirdek ailelerle yaşamaya başladı. Eskiden aynı binayı paylaşan komşular birbirlerine selam verirken, şimdi bu tür basit sosyal etkileşimler neredeyse yok oldu. Şehirler ve ülkeler büyüdükçe, teknolojinin etkisiyle büyük köyler haline gelmeye başladı. İnsanlar teknolojinin getirdiği kolaylıklar ve sosyal medya platformları aracılığıyla birbirlerine daha uzak bir hale geldiler. Duygular yerini mantığa bıraktı; saygı ve sevgi, aklın ve çıkarların ön planda olduğu bir dünyada yavaşça unutulmaya başladı.

Tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük, modern şehirlerin karakteristik özellikleri haline geldi. Artık şehirlerin, politik görüşlerin ve farklı insan tiplerinin tartışıldığı arenalar haline geldiğini görmekteyiz. Ne zaman bu hale geldik? Bir zamanlar kardeşçe, samimi ve saygılı ilişkilerin olduğu şehirlerde, bugün birbirimize tahammül edemeyen bireyler olduk.

Şehirler insan hayatının ayrılmaz bir parçası ve bir bütün olarak kabul edilmelidir. Ancak günümüzde şehirler, duygudan yoksun bir hale getirilmiş durumda. Şehirler, insanın duygularına ve duygusallığına hitap etmeyi unutmamalı; zira şehirler de bir bütün olarak insan gibi duyguların ve sosyal etkileşimlerin önemini kavramalıdır. Modern yaşamın getirdiği bu duygusal boşluk, hem şehirleri hem de bireyleri etkileyen bir paradoks yaratmaktadır. Belki de şehirler, duygusal bağlantıların yeniden inşa edilmesine ve toplumsal bağların güçlendirilmesine ihtiyacımız olduğunu anlamalıdır.

Bir toplumun ruhunu ve karakterini en belirgin şekilde ortaya koyan mekânlar olarak karşımıza çıkar şehirler. Dolayısıyla, şehirlerin yapısı ve atmosferi, onu şekillendiren insanların sosyal dinamiklerini, kültürel değerlerini ve toplumsal davranış biçimlerini yansıtmalıdır. Ancak şehirler, sadece bireylerin yansıması değil, aynı zamanda toplumsal ilişkileri destekleyen ve geliştiren mekanlar olmalıdır. Şehirler, bireylerin dengesiz, düzensiz veya saldırgan davranışlarını teşvik eden bir ortam sunmamalı; aksine, huzuru, uyumu ve yardımlaşmayı teşvik eden bir yapıya sahip olmalıdır.

O yüzden lütfen Ağrı’yı yeniden şekillendirirken acilen yeni bir imar planı hazırlanmalı ve yatay mimariye geçilmeli. Yoksa betondan duygusuz ve mimari acıdan sınıfta kalan yapılar ile daha da ucube bir şehir haline geleceğiz. Başka bir AĞRIMIZ yok sahip çıkalım.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r