1 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış töreni, sadece yeni yasama yılının başlaması değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyaset sahnesinde tarihi bir fotoğrafın çekildiği gün oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul salonunda DEM Parti milletvekilleriyle aynı çatı altında buluşması, siyasetin dili, tonu ve yönü açısından son derece anlamlı bir yere sahip oldu.

DEM Parti milletvekillerinin salona girişten itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dikkatle bakışları, hatta Tuncer Bakırhan’ın hayranlıkla pür dikkat takip edişi, bu buluşmanın sembolik gücünü pekiştirdi. Liderin karizması, yalnızca kendi seçmen kitlesine değil, farklı politik kesimlere de nüfuz edebildiğini bir kez daha gösterdi. Bu görüntüler, siyasetin zaman zaman keskinleşen diline rağmen Türkiye’nin ortak paydada buluşma ihtiyacını gözler önüne seriyordu.

Meclis koridorlarında yaşanan bir başka sahne de dikkat çekiciydi: DEM Parti’nin deneyimli isimlerinden Sırrı Sakık’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yaptığı ziyaret. Bu sembolik temas, geçmişteki derin ayrışmaların bile milli dayanışma ve kardeşlik perspektifiyle yeniden okunabileceğini ortaya koyuyordu. Türkiye siyasetinde çatışmacı reflekslerin yerini diyalog arayışına bırakabileceği ihtimali, bu karelerde adeta ete kemiğe büründü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada oynadığı rol ise sadece devletin başı olmanın ötesindedir. Erdoğan, siyaseti yeniden şekillendiren, gerilimleri azaltan ve farklılıkları aynı çatı altında toplayabilen bir lider olarak öne çıkıyor. Onun karizmatik varlığı, siyasi atmosferde gerginliği yumuşatırken, aynı zamanda milli birlik duygusunu da pekiştiriyor. Erdoğan’ın güçlü hitabeti, devlet tecrübesi ve küresel mesaj verme kapasitesi, onu sadece Türkiye’nin değil dünyanın dikkatle izlediği bir lider haline getiriyor.

Bu tablo, aynı zamanda Türkiye’nin önümüzdeki süreçte hangi rotada ilerleyeceğine dair ipuçları da barındırıyor. Milli dayanışma, kardeşlik ve birlik vizyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset anlayışının merkezinde yer aldığını bir kez daha ispatlıyor. Meclis açılışındaki bu sahne, sadece bir protokol anı değil, Türkiye’nin demokrasi, uzlaşı ve ortak geleceğe doğru atabileceği adımların sembolik işaretidir.

Dünya liderlerinin çoğunun ülkelerinde bu denli farklı kesimleri bir araya getirecek karizma ve siyasi akla sahip olmadığı düşünüldüğünde, Erdoğan’ın birleştirici vizyonu bir kez daha dikkat çekiyor. Onun liderliği, sadece Türkiye’nin iç siyasetinde değil, uluslararası camiada da “büyük bir lider” olarak görülmesinin en önemli nedenlerinden biridir.

Kısacası, 1 Ekim Meclis açılışında verilen mesaj açıktır: Türkiye, farklılıklarıyla birlikte güçlüdür ve bu gücü birleştiren liderin Recep Tayyip Erdoğan olduğu anlaşılmaktadır.