Ağrı’nın Fırat Mahallesi ile Fevzi Çakmak Mahallesi arasında yükselen bir köprü var. Tam da TOKİ konutlarının hemen yanında, şehrin kalbindeki trafik yükünü hafifletecek, alternatif bir güzergâhı mümkün kılacak bir noktada. Bu köprü, yalnızca iki mahalleyi birbirine bağlamayacaktı; aynı zamanda Ağrı’nın trafik yükünü omuzlayacak stratejik bir anahtar olacaktı.

Olacaktı diyoruz, çünkü köprü yapılmış olmasına rağmen atıl durumda.
Devlet Su İşleri tarafından izin verilen, Karayolları tarafından titizlikle inşa edilen bu köprü, iki yıldır olduğu yerde bir anıt gibi dikiliyor. Çünkü köprünün iki ucuna asfalt yol yapılmadı. Çünkü köprüyle mevcut yollar arasında “kod farkı” varmış…

Ağrı Belediyesi bu kod farkını, yol yapmamak için bir bahaneye dönüştürmüş durumda. Teknik bir mesele gibi sunulan bu durum, aslında bir irade meselesi. Zira teknik sorunlar, çözülmek için vardır. Ancak burada çözüm yerine ertelemek ve engellemek tercih edilmiş.

Geçmişte benzer bir olay yaşanmıştı. Aynı şehirde, aynı sorun: Kod farkı.
O dönemde belediye yönetimi HDP’li Sırrı Sakık’a aitti. Ve o dönem, teknik engellere sığınılmadı. Kod farkı vardı ama çözüm üretildi. O köprü hizmete açıldı. Bugün ise benzer bir köprü, benzer bir sorunla karşı karşıya ama farklı bir zihniyetle engelleniyor.

Burada sorulması gereken soru şudur:
Devletin yaptığı bir hizmeti, belediye neden görünmez kılmaya çalışır?

Cevap basit ama düşündürücü: Bu sadece teknik değil, siyasi bir körlük meselesidir. Devletin yaptığı bir hizmeti kendi dönemine yazılamadığı için sahiplenmemek, bir hizmetin önüne set çekmektir.

Ve halk, hizmetin kimden geldiğine değil, gelip gelmediğine bakar.
Bugün Ağrı halkı, bu köprüden geçemediği her saniyede, yapılan yatırımın nasıl çürütüldüğüne tanıklık ediyor. Çünkü bu köprü, sadece bir ulaşım yolu değil, aynı zamanda yerel yönetim zihniyetinin sınavıdır.

Fırat ile Fevzi Çakmak mahalleleri hâlâ Murat Nehri’nin iki yakasında ayrı ayrı yaşıyor.
Oysa o köprü, bu ayrılığı ortadan kaldırmak için yapılmıştı.
Yol yapılmadığı için bir taş yığınına, bir sembolik engel anıtına dönüşmüş durumda.


Devletin attığı adımı görmezden gelmek, vatandaşa sırt dönmektir.
Köprü yapılmışsa, yol da yapılmalı.
Hizmet gelmişse, siyaseti değil halkı öncelemelidir.
Ağrı halkı bu sahipsizliği hak etmiyor.
Ve belediyeler bahane değil, çözüm üretmek zorundadır.