Ağrı Şeker Fabrikası yeni kampanya dönemine başladı.

Coşku var mı? Var.
Heyecan var mı? Var.

Peki bu şehrin siyasetinin ve bürokrasisinin aynı çatı altında, aynı amaçla omuz verdiği bir sahiplenme fotoğrafı gördük mü? Maalesef hayır.

Oysa söz konusu olan, açılış kurdelesinden ibaret bir ritüel değil; Ağrı ekonomisine 1 milyar 250 milyon TL doğrudan katkı sağlayacak bir üretim seferberliğinin startı. Bu kadar büyük bir değerin ilk gününde protokolün yerini boş bırakması, sadece bir eksiklik değil; şehir hafızasında bir nottur.

Önce hakkı teslim edelim: “Yeni” dense de aslında fabrikanın emektarı olan Kürşat Erdoğan müdür, direksiyonu doğru yöne kırdı. Bu yıl alınan kararla Ağrı, Malazgirt ve Patnos dışından pancar alınmıyor; tarladaki üreticiye fiyat ve moral olarak karşılığı olan bir tercih.

Neticesi sahada: pancarda muazzam bir toparlanma. Bu cümle, kantarda tartılan tonajda, kazan dairesinin sıcaklığında, vardiya listelerinde yaşayan bir gerçektir. Kürşat müdürü ve emeği geçen tüm çalışanları içtenlikle tebrik ediyorum; net irade, net sonuç.

Şimdi gelelim sitemin özüne… Bu şehirde makamda, kürsüde, törende “üretim, istihdam, kalkınma” sözlerini sık duyarız. Fakat iş üretimin kalbine—şeker fabrikasının kampanya açılışına—gelince boş sıralar konuşur.

Neden?

Program yoğunluğu mu?
Takvim hatası mı?

Eğer öyleyse bu, planlama zafiyetidir ve telafisi basittir: Takvimi üretime göre düzenlemek. Yok eğer mesele “Bu organizasyon bizim değil” gibi bir zihniyetse, o zaman durum daha vahimdir; çünkü Ağrı’da hiçbir üretim “bizim–sizin” diye ayrışamaz. Kamu adına görev yapan herkes şehrin bütün damarlarına eşit mesafede durmak zorundadır.

Unutmayalım: Şeker fabrikası bir bina ya da bir tabela değildir; binlerce haneye ekmek, nakliyeciye mazot, tamirciye iş, esnafa canlı para akışı demektir. Pancar tarlasından kantara, küspe payından hayvancılığa uzanan zincirin her halkası bu şehirde kalır.

Böyle bir zincirin ilk halkası sayılan kampanya açılışında protokolün bulunmaması sadece sembolik bir eksik değil; moral ve motivasyon kaybıdır. Üstelik yarın siyaset ve bürokrasi, aynı fabrikanın kapısını “şehrimiz için katkınız olur mu?” diye çalacaktır. Öyleyse bugün, mutlu ve kritik gününde orada olmak boynunuzun borcudur.

Bu satırlar bir çağrıdır: Gelin, üretimin yanında görün. Gün, fotoğrafın fonunu seçme günü değil; şehrin kazanına omuz verme günü. Açılışta kaçırdığınız o görüntüyü, ilk fırsatta telafi edin. Fabrikanın işçisi, mühendisi, idarecisi; hepsi o gün bir teşekkürü, bir alkışı, bir “yanınızdayız” sözünü hak ediyordu. Gösterilemedi. Bir daha olmasın.

Sözün özü; Kürşat Erdoğan müdürün doğru hamlesiyle yeniden ivme kazanan bu kampanya Ağrı’nın ortak meselesidir. Ben bir kez daha şeker emekçilerini kutluyor, kampanyanın hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Siyasete ve bürokrasiye de not düşüyorum: Ağrı sizin makam odanız değil; Ağrı tarlanız, atölyeniz, fabrikanızdır. Şekerin buharında görünmeyen, kürsüdeki sözünde itibar kaybeder.

Bundan sonrası için en basit ödev belli: Takvimleri üretim takvimine uydurun, protokolü bahane etmeyin, üretimin yanında durun. Şekerin yanında durmayanın sözü, bu şehirde tat bırakmaz.